Bu
yıl üçüncüsü düzenlenen Uluslararası Melayê Cizîrî Sempozyumu Şırnak’ın Cizre
ilçesi’nde yoğun bir katılımla başladı. Dedeman Oteli Konferans Salonu’nda
başlayan Sempozyuma; Şırnak Valisi Birol Ekici, Rektörümüz Prof. Dr. Abdurrahim
Alkış, Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Gülşen Orhan, Cizre Kaymakamı Ahmet Vezir
Baycan, İl Emniyet Müdürü Serdar Büyükleblebici, Şırnak Ticaret ve Sanayi Odası
Başkanı Osman Geliş, Sempozyum Düzenleme Kurulu Başkanı Doç. Dr. Ahmet Özdemir
ve çok sayıda akademisyen katıldı.
Saygı
duruşu ve İstiklal Marşı ile başlayan sempozyum, Kur’an Tilaveti ve video
gösterimi ile devam etti. Ardından ise açılış konuşmaları yapıldı.
2
gün boyunca devam edecek olan sempozyumun açılışında konuşan Şırnak Valisi
Birol Ekici, Melayê Cizîrî'nin bilgi anlayışının her yönüyle ele alınacağını
söyledi. Melayê Cizîrî'nin yaşadığı döneme dikkat çekmek istediğini ifade eden Şırnak
Valisi Ekici, " Melayê Cizîrî'nin yaşadığı dönemde dünyanın en büyük şehri
İstanbul ve en güçlü devleti de Osmanlı İmparatorluğu'dur. Bu enerji ile
Anadolu topraklarında Hacı Bektaşi Veli, Mela-i Ciziri, Mevlana yetişmiştir.
" dedi. Şırnak'ta ve bölgede sağlanan gelişmelere değinen Şırnak Valisi Ekici,
şunları kaydetti, "Şırnak artık karanlık bir konuyla anılmıyor. Birlik,
beraberlik, üretim ve başarıyla anılıyor. Türkiye'de 111 bin 600 varil petrol
üretilmiş, bunun 56 bin 700 varili bu topraklarda üretilmiştir. Şırnak’ta
çalıştırılan petrol üretim sahalarında 300 mühendis olmak üzere 3 bin işçi
çalışıyor burada. Bu sayı hızla artacak. Önümüzdeki yıl 100 binlere, 200
binlere, hatta 300, 500 binlere ulaşacak" dedi.
Cumhurbaşkanı
Başdanışmanı Gülşen Orhan da insanlık vicdanının yaralandığı ve her gün büyük
acıların, vahşetlerin yaşandığı çağda insan onuru ve haysiyetini yeniden ayağa
kaldıracak güçlü bir sese ihtiyaç duyulduğunu belirterek, "Çünkü insan, bu
acıları hak etmeyen yaratılanların en şereflisidir" ifadelerini kullandı. "Tüm
medeniyetlerde olduğu gibi bizim medeniyetimizde de insanlık onurunu ayağa
kaldıracak, insana insan olduğu için değer veren ve onu yücelten fikirler ve
ilim insanları var olmuştur." diyen Orhan, Mevlana Celaleddin-i Rumi,
Yunus Emre, Hacı Bektaş-ı Veli, Melayê Cizîrî'nin bu isimlerden sadece birkaçı
olduğunu dile getirdi.
Melaye
Cizîrî'nin düşüncelerini anlatan Orhan, şöyle konuştu: "İçinde
bulunduğumuz topraklar adeta tarihin ve sosyolojinin laboratuvarıdır. İşte tam
da bu noktada Melayê Cizîrî'nin sesine, düşüncesine her zamankinden çok daha
fazla ihtiyaç duymaktayız. Akademik dünya Melayê Cizîrî'nin sesini ve
yansımasını duymalı, ona göre insanlığa sadra şifa olacak reçeteler sunmalıdır.
Şırnak Üniversitesinin bugün üçüncüsünü düzenlediği bu çalışmayı da takdirle ve
minnetle karşılıyoruz. Tüm bu süreçlere öncülük eden, hatta 14 yıl evvel bu
süreçleri başlatan, ardından o karanlık tozlu raflara hapsedilmiş olan büyük
Kürt düşünür, şair, mutasavvıf ve o büyük tarihi kültürel kaynaklarımızı 2010
yılında gün yüzüne çıkaran ve insanlığa, insanımıza sunmaya başlayan, Kürtçe klasik
edebi eserlerin basımından dolayı Sayın Cumhurbaşkanı'mıza huzurlarınızda
şükranlarımı arz ediyorum."
Rektörümüz
Prof. Dr. Abdurrahim Alkış, konuşmasında şunlara değindi; “üçüncüsünü düzenlediğimiz
Uluslararası Melayê Cizîrî Sempozyumuna teşriflerinizden dolayı şükranlarımı
sunuyor, sizleri saygıyla muhabbetle selamlıyorum. Tarîhî bir şehirde, Melayê
Cizîrî gibi bir zâtın huzûrunda bulunmaktan dolayı kendimi oldukça mutlu ve
bahtiyâr hissediyorum. Mâlumunuz olduğu üzere; ülkemizin en değerli somut
olmayan kültürel mîrâslarından birisi de tasavvuf anlayışı ve tasavvuf
kültürüdür. Ülkemizin kültürel mîrâsını ana hatlarıyla değerlendirmeye tâbî
tuttuğumuzda ülke sathında yaşayanların büyük bir ekseriyetinin Abbâsî,
Selçuklu, Eyyûbî ve Osmanlı gibi İslâm devletlerinin mîrâsını taşıdığını
görmekteyiz. İsmini zikrettiğim Müslümân devletlerin ve bu devletlerin
himâyesinde yaşayan insanların ağırlıklı olarak tasavvufî düşünceye sahip
olduklarını görüyoruz. Tasavvuf düşüncesinin bu denli nüfûz etmesinin bir aracı
da bu alanda yazılan kurucu metinlerdir. Kurucu metinlerden kasdımız; İmâm-ı
Gazzâlî’nin İhyâü Ulûmid’d-dîn eseri, İbnü’l-Fârıd’ın Tâiyye’si, Muhyiddîn
İbnü’l-Arabî’nin Fusûsu’l-Hikem ve el-Fütühâtü’l-Mekkîye isimli eserleri,
Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî’nin Mesnevî’si, İbn Atâüllâh İskenderî’nin Hikeme-i
Atâiyyesi, Şeyh Mahmûd Şebüsterî’nin Gülşen-i Râz’ı vb. eserlerdir. Bugün
huzûrunda bulunduğumuz ve şahsiyetiyle ilgili meclisler düzenlediğimiz Melayê
Cizîrî ve Dîvân’ı bizim içerisinde yaşadığımız bölge ve çevre için kurucu isim
ve kurucu metinlerin başında gelir. Mela’nın Dîvân’ı; bölgede Kur’ân-ı Kerîm,
Hadîs Metinleri ve Mevlîd’den sonra en çok okunan metindir, diyebiliriz. Dîvân
metni bölge insanı tarafından öyle benimsenmiş ki zamanla çevrede Dîvân
hâfızları ortaya çıkmıştır. Özellikle bugün içerisinde bu güzel oturumları
düzenlediğimiz Cizre şehri pek çok “Dîvân Hâfızı”nın yaşamış olduğu
şehirlerdendir. Son olarak böylesine güzel bir sempozyumun tertip edilmesinde
emeği geçen tüm kurum ve kuruluşlara, en başta Kültür Bakanlığımıza ve Sayın
Cumhurbaşkanı Başdanışmanımıza, Sayın Valimize ve Kıymetli Kaymakamımıza,
Gayretli Sempozyum Düzenleme kuruluna şükranlarımızı sunuyoruz. Cizre’mizin ve
tüm ülkemizin târîhdeki şânına yaraşır bir hâle gelmesi temennisiyle sizleri
saygıyla, muhabbetle selamlıyorum.”
Cizre
Kaymakamı Ahmet Vezir Baycar ise Melayê Cizîrî, Feqiye Teyran ve Ahmed-i
Hani'nin bölgede varlık gösteren ve birbirini tamamlayan 3 büyük Kürt
mütefekkir, edebiyatçı ve şair olduğunu belirterek, sempozyumun bu yılki
temasını "Mela ve bilgi anlayışı" olarak belirlediklerini söyledi.
Baycar,
şöyle konuştu: " Melayê Cizîrî'nin şiir, beyit ve kasidelerindeki engin
bilgi, derin felsefe ve tasavvufi yatkınlık bizi bu karara sevk etmiştir. O,
yaratılan her şeyde Yaradanı bulmuş, her bir varlıkta O'nu görmüş ve her şeyin
özünde O'na ulaşmayı amaçlamıştır. 2 gün boyunca tüm bunların ve Ciziri'nin
eserlerinin keşfedilmemiş birçok yönünün konuşulacak ve tartışılacak olması
bizi heyecanlandırmaktadır. Cizre, ilim ve bilimin, akıl ve kalbin
birlikteliğinin, uyumunun yegane örneğidir. Sibernetiğin kurucusu İsmail
Ebul-iz El Cezeri akla pencereler açmış, Melayê Cizîrî ise gönül dünyasına
girmiştir. Kırmızı Medrese'de 30 yıla yakın müderrislik yapmış ve son nefesini
burada vermiştir. Ömrünü ilime, bilime ve tasavvufa adayan Melayê Cizîrî 'ye
Allah'tan rahmet diliyorum."
Sempozyum
Düzenleme Kurulu Başkanı Doç. Dr. Ahmet Özdemir ise “Üçüncüsünü tertip
ettiğimiz Melayê Cizîrî Sempozyumu, Sayın Valimizin himayelerinde
yürütülmektedir. Geçen yılki sempozyumumuzun ana teması Mela’nın Varlık
Anlayışı idi. Bu yılkinin ise Mela’nın Bilgi Anlayışıdır. Sempozyumumuza Bosna
Hersek, İran, Irak ve ülkemizin birçok farklı ilinden kıymetli ilim ehli
hocalarımız katılmıştır. İki gün sürecek olan sempozyumumda Mela’nın Bilgi
Anlayışı birçok açıdan müzakere edilecektir. Sempozyumumuzun hayırlı olmasını,
yapılacak ilmi çalışmaların Melayê Cizîrî’nin ulusal ve uluslararası
platformlarda tanınmasına katkı sağlayacağını ümit ediyoruz. Sempozyumumuzu
himaye eden sayın valimize şükranlarımızı arz ederiz. Sempozyumumuza maddi ve
manevi katkıda bulunan Cumhurbaşkanımızın Başdanışmanı sayın Gülşen Orhan
Hanımefendiye, sayın Rektörümüze ve bize ev sahipliği yapan sayın İlçe
Kaymakamımıza teşekkür ederiz. Uzaklardan gelip ilmi görüşleriyle bizleri
aydınlatan kıymetli hocalarımıza ve özellikle birçoğumuzun hocalığını yapmış
olan Prof. Dr. İhsan Süreyya Sırma Hocamıza teşriflerinden dolayı teşekkür
ediyor ve hocamızın ellerinden öperim. Sempozyumumuzun her aşamasında gayretle
çalışan düzenleme kurulundaki tüm arkadaşlarıma tek tek teşekkür ediyorum”
şeklinde konuştu.
Yapılan
açılış konuşmalarından sonra sempozyumun 1. oturumuna geçildi.
Galeri
13/05/46 | Basın Yayın Ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü