Bošnjački institut - Fondacija Adil Zulfikarpašić tarihi binasında “İbnü’l-Arabî’nin
Siyâset ve Yönetim Anlayışı” adlı sempozyum düzenlendi. Bosna-Hersek’in
başkenti Saraybosna’da Bosniak Institute
ve İran Kültür Ateşeliği tarafından düzenlenen
“İbnü’l-Arabî’nin Siyâset ve Yönetim Anlayışı” adlı sempozyuma Rektörümüz
Prof. Dr. Abdurrahim Alkış konuşmacı
olarak katıldı. İbnü’l-Arabî’nin görüşleri ve etkilerinin konuşulduğu
sempozyuma İslam düşüncesi üzerine değerli çalışmaları olan akademisyenlerden
Prof. Dr. Rešid Hafizović ve Prof. Dr.
Fatima Tabatabaî de katıldı.
Rektörümüz Prof. Dr. Abdurrahim Alkış konuşmasında İslam düşünce
tarihinde siyaset ve yönetim alanında yüzlerce eserin kaleme alındığını fakat
İbnü’l-Arabî’nin bu alanda yazdığı eserin diğerlerinden oldukça farklı olduğunu
belirtti.
İbnü’l-Arabî’nin siyaset ve yönetim anlayışının tevhîd merkezli olduğunu
ve varlık mertebeleri çerçevesinde gelişim gösterdiğini vurgulayan Rektörümüz Prof.
Dr. Alkış, “Onun eserlerinde ilgili
nazariyelere bakıldığında iki ana eksen üzerine kurulu olduğu görülmektedir. Bunlardan
biri Zât-Sıfât ve Esmâ merkezli olup varlık mertebelerinin ilk üç mertebesi ile
ilgili iken bir diğeri Rûh-Beden ve Nefs merkezli olup varlığın son üç
mertebesi ile ilgilidir” dedi.
İbnü’l-Arabî el-Hâdî ve el-Mudîll, en-Nâfî ve ed-Dâr, el-Bâsıt ve
el-Kābıd gibi karşılıklı dizilen isimler üzerinden dünya siyasetini okumaya
başladığını söyleyen Rektörümüz Prof. Dr. Alkış konuşmasına şöyle devam etti: İbnü’l-Arabî’ye
göre Cenâb-ı Hakk’ın el-Hâdî ism-i şerîfinin mazhar-ı etemmi Hz. Peygamber (s.a.v) iken el-Mudill ism-i
şerifinin mazhar-i etemmi İblis’dir. Her iki tarafın idareciler ve halk
arasında taraftarları bulunmuştur, bulunuyor ve bulunacaktır. Binâenaleyh
devletler ve yönetimler de herhangi bir şekilde bu tarafların birisinde yer
alır. Sûfîlere göre devletler ve idâreciler Allah’ın ahlâkıyla ahlaklandıkları
kadar mutlu tersi yönde çalıştıkları
kadar da mutsuz olurlar.
Rektörümüz Prof. Dr. Abdurrahim
Alkış, İbnü’l-Arabî’nin tevhidi-i efâl teorisini 1960’lardan sonra üçüncü kuşak
kuantum fizikçilerinin ortaya koymaya başladığı “süper-determinizm” anlayışıyla
karşılaştırdı ve iki görüş arasında çok güçlü bağların olduğunu söyledi.
Fizik alanındaki süper-determinizm, metafizik, insanlık tarihi ve sosyal
yaşamda da geçerli olduğunu belirten Rektörümüz, İbnü’l-Arabî’nin tevhîd-i
ef‘âl kavramıyla ilgili yaptığı açıklamaları süper-determinizm ile açıklama
yoluna gitti, fiiller ilk etapta kişilere nispet edilirken derin sebep sonuç
ilişkisi içerisinde ele alındığında bunların farklı bazı âlemlerden ve en son
da tek bir noktadan sevk edildikleri görülecektir, dedi.
İbnü’l-Arabî’nin hem insanı hem
de âlemi benzer memleketler olarak gördüğünü belirten Rektörümüz Prof. Dr.
Alkış, bu görüşe göre kendisini yönetebilen bir kişinin; bir kurumu, bir
devleti, bir ittifakı veya tüm âlemi yönetebileceğini ifade etti. İbnü’l-Arabî’ye
göre insan ruhu hem yeryüzünde hem de beden memleketinde halife ve sultandır.
Bu halifenin sarayı kalbidir. İnsan
kâinatın merkezi noktasındadır. İnsanın bedeni onun memleketidir. Akıl veya
beyin bakan mesabesindedir. Düşünceler, hayaller hazine hükmündedir. Bu
memleketin baş düşmanı nefis, baş-düşmanın veziri şehvettir. Sultan ve
baş-düşman arasında sürekli savaş hâli bulunmaktadır. Nefis ruhu mağlup edip
kendine esir kılarsa beden memleketi fesada uğrar, bozulur.
İbnü’l-Arabî’nin ülke yönetimleri hakkında dile getirdiği teorileri
anlatan Rektörümüz Prof. Dr. Alkış, “Ülkeler de insanlar gibidir, yasalar, yasalara
uyma ve uymayı yaygınlaştırma ölçüsünde erdemli veya erdemsiz olurlar” dedi.
Galeri
08/12/45 | Basın Yayın Ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü